Rize Yaylaları - Çay
Çay, “çay” deyip geçilemeyecek
tek içecek. Bazen sohbet, bazen muhabbet, bazen bir yorgunluk bazen özlem, daha
birçok benzetmesi var, o kadar çok ki hepsini yazarsak beklide abarttığımızı
düşüneceğiz.
Önceleri soğuk olanı yoktu
–çayı soğutup içmeyi sevenlerin; bardağın da ki sıcak çayı soğutup, içmiş
olduğu soğuk çaydan bahsetmiyorum- bildiğimiz soğuk çay, buzlu olandan. Her şey
aklıma gelirdi de çayın bile buzlu olanı bir gün insanların beğenisine
sunulacağı aklıma gelmezdi. (sizinde gelmezdi) Çay bu ne zaman hangi damak
tadına bürüneceği belli olmuyor.
Bizi biz yapan, sizi de
bizden yapan.
Hayat dair önemli olan her
ne karar varsa muhakkak ki çay eşliğinde alınmıştır. Bunun farkında olmaya bilirsiniz, biraz
dikkat edecek olursanız fark edeceksiniz. (anlayacaksınız, algılayacaksınız,
öğreneceksiniz)
Çay’ı kim içmedi ki? Çay
nere de içilmedi ki? Çay hangi bardağa dolmadı hangi kişinin önüne konmadı ki?
İnce belli bardakta mı
olsun su bardağında mı? (sahi bir ara, moda mı desek, tarz mı?) Şekerli mi
olsun, şekersiz mi? “Genelde tek şeker”
(şeker konusun da taraz bu cümle…)
Kimi çok açık kimi koyu,
oldukça koyu, kiminin önüne ne koyarsan koy, adı çay mı, o zaman içer.
Herkesle içilir! Her
yerde, her koşulda içilir.
Kimine çayı beğendiremez
sin, iyi demle melisin. (tavşankanı benzetmesini sevmiyorum, hem de hiç)
Çay denilince iyi
demlenenidir içilesi olan lakin demlenemeyenleri de içilir çoğu zaman, çayın
hatırına, çay olduğundan değil.
Bardak da kinden
bahsettik, bir de tarlada olanı var.
Yorumlar
Yorum Gönder